Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Kasım 2010 Salı

HAZRETİ MEVLANA

MUSTAFA ÖZDAMAR KIRKKANDİL YAYINEVİ
Hakir fakir bencağaz kendimi bildim bileli - insanın kendini
bilmesi böyle söylemekle olacak bir şey değil; lâfın
gelişi olarak söylüyorum bunu tabii.. İşte bu çerçevede- Şemsî-
Mevlevî bir zevk ve şevke sahip olduğum halde, Mevlânâ
(1201?-1273) ve Mesnevî deryasına ne zaman dalsam, aynı heybet
ve heyecanı tekrar yaşarım!
Gözü yumuk denize dalan insanın derinlerde gözlerini
açınca yaşadığı bir haşyet ve heyecan bu!
Her şey herkeste değişik etkiler yapar. Bunu herkes yaşarmı
bilmem ama, bu haşyet ve heyecanı her defasında tekrar
tekrar yaşarım ben!
Sadece hayatın bu yakasında yaşadığı devrin değil, her
devrin bir tanelerinden olan, insanlığın pîri Mevlânâ, sadece
Mevlevîlerin değil, büyük insanlık ailesinin tamamının mürşididir.
Herkesin bir alacağı var onda; herkes kendisini bulur
onda!
O öyle bir derya ki, herkes yunur yıkanır onda amma, bir
de şu var dostlar!.. Yunup yıkandığınız, rahatlayıp safâ bulduğunuz
denize kendi çöplerinizi atarsanız, o deniz, sizden,
sizin adınıza rahatsız olur.
Şimdi bakın herkesin kendi çöpünü attığı o derya, yüzyıllar
öncesinden bugünlerin hoyratlıklarına göndermeler
yaparak:
Men bede-i Kur’an’em eger cân dârem,
Men hâk-i reh-i Muhammed muhtârem!...
Eger nakil koned coz in kes güftârem,
Bîzârem ezo ve zân sühan bîzârem!...
Sağ olduğum sürece Kur’an’ın bendesiyim ben!
Muhammed muhtarın yolunun toprağıyım ben!
Kim benden buna ters bir söz naklederse,
Ondan da, sözünden de bizârım ben!...
Bana çöp atmayın! demek bu:
Ne söyledimse söylediklerim ortada!
Sırrım feryâdımdan uzak değildir,
Herkes kendince yâr oldu bana!
diye özetleyebileceğimiz bu “bizâr”lık vadisinde, mahviyyet
örtüsünün içinde, onca sultanlığa rağmen şunları da
söylüyor Mevlânâ:
Men bende şodem, bende şodem, bende şodem!
Men bende be hacalet be ser efkende şodem!
Her bende şeved şâd ki âzâd şeved;
Men şâd ez ânemki torâ bende şodem!
Kul oldum en; kul oldum ben, kul oldum!
Gereği gibi kulluk edemediğim için utancımdan başımı
önüme eğdim!
Herkes, her kul, her köle, âzât edildiği zaman sevinir,
bayram eder!
Bense, sana ne kadar kul köle olabilirsem, o kadar şâd
oluyor ve o zaman bayram ediyorum!
Hazreti Mevlânâ’ya bu kapıdan girmeyenler, Mevlânâ’yı
değil kendi zanlarını ziyâret ederler.
Kullukda sultanlığı yaşayan bilge Mevlânâ!
Allah’a kullukda ve peygambere bağlılıkda son derece
hassas bir bilge!
Onun, evrenin erdemi Efendimiz Aleyhisselâm’dan alıp saldığı
gel çağrılarını, yalana ve yanlışa yol açan bulanık çağrışımlar
içerisinde çarpıtma malzemesi olarak kullanmak, rahmete
zahmet katmak gibi oluyor ki, olmuyor bu olmuyor!
Geeeel gel, yine gel, yine gel!
İster kâfir ol, ister putperest, yine gel!
Bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir;
Tövbeni hep bozmuş da olsan yine gel!
Zuhûrunun şiddetinden gâib olan yüce Allah’ın rahmetinin
ne önü var, ne sonu var! O önü ve sonu olmayan rahmet
kapısına gel de; melekler âleminde, melekler gibi kanatlanıp
uçmak istersen:
Şefkat ve merhametle güneş gibi ol!
Kusurları örtmede gece gibi ol!
Yumuşaklık ve ağır başlılıkta ölü gibi ol!
Tevazu ve mahviyyette toprak gibi ol!
Mertlikte ve cömertlikte ırmak gibi ol!
Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol!
İkliminde, büyük insanlık ailesini, Allah’ın sevgilisi ve
insanlığın Efendisi, evrenin erdemi Efendimiz Aleyhisselâm’ın
rahmet şölenine buyur eden Hazreti Mevlânâ’nın gel çağrılarında:
Geeeel gel! Ne olursan ol gel! Neysen ne değilsen, hangi
haldeysen gel ama, kirinden küfünden, pisinden pasalından,
gizli ve açık her türlü şirk ve küfürden arınmaya gel!..
Bizim dergâhımız umutsuzluk kapısı değildir. “Lâ tanetû
min rahmetillâh: Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin!
Allah’ın rahmetinden umut kesilmez! Mesajı yüklü değil mi
a dostlar?
Evrenin erdemi Efendimiz Aleyhisselâm,Hazreti Ali, Hasan-ı Basrî,
 Habib-i Acemî, Dâvud-u Tâî, Maruf-u Kerhî, Sırrı
Sakatî, Cüneyd-i Bağdadî, Ebubekir Şiblî, Muhammed Zeccâc,
Ebubekir Nessâc, Ahmed Gazâlî, Ahmed Hatibî, Şemsül
Eimme İmam Serahsî, Sultânül Ulema Bahâûddin Veled
ve Seyyid Burhaneddin Tirmizî (ve çok özel bir bağlantıyla
gayb güneşi Hazreti Şems) kanalından feyiz alan ve feyiz salan
insanlığın pîri Mevlânâ’ya, bu kapıdan girmek gerek ves
selâm!.. Ya Selâm!..
mustafa özdamar kırkkandil yayınevi
http://www.kirkkandil.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder